ANTROPOSENTETİK
“GÜMÜŞ HAZ” ve “INSANIN TOPRAĞINDA” sergilerinden sonra Burak KUTLAY’ın üçüncü kişisel sergisi “ANTROPOSENTETİK”.
Gerçeklik bildiklerimiz kadarıyla oluşmakta fakat bildiklerimizin ne kadar doğru olduğunu bilemediğimiz bir dünyada gerçeklik dediğimiz şeyin ne kadar gerçek olduğunu nasıl bilebiliriz? Bundan 2500 sene kadar önce bilmediğini bilen bilge Sokrates'ten sonra Platon, mağra alegorisini düşündüğünde, yaşadığımız ortamın bir yanılsama olabileceğini açıklarken gerçekliğin algılayabildiğimizden fazlası olduğunu ifade etmek istemişti.
Kusurlu olanın doğal seçilim (Naturel selection) ile elendiği evrim tarihinde, teknoloji ile kusurların elendiği bir çağa geçiş yapan insanoğlu, kendi yarattığı sistemlerin (kentlerin) içinde varolmaya çalışıyor. İnsan artık şehirlerde doğuyor, büyüyor ve ölüyor. Yüz bin yılı aşkın insan evrim süreci sentetik insana imkan veriyor.
ANTROPOSENTETİK, aynı platonun mağra alegorisinde olduğu gibi insanoğlunun kendi inşaa ettiği sistemlerin (kentlerin) içinde yaşarken hayatın gerçekliklerini sorgulamaya ve farkına varmaya davet ediyor.
"2020"
ANTHROPOSYNTHETIC
After “SILVER PLEASURE” ve “IN THE LAND of HUMAN”, Burak KUTLAY’s third solo exhibition is “ANTHROPOSYNTHETIC”.
Reality can be formed as far as our knowledge, but how can we know how real the reality is in a world which our knowledge may not be true? In light of Socrates' wisdom, who knew that he didn't know 25 centuries ago, Platon, arhcitecting the cave allegory, argued that there might be more to the reality of the environment we live in, compared to what we perceive.
In the history of evolution, where the flawed is eliminated by natural selection, human beings, who have passed into an era in which imperfections are eliminated with technology, try to exist in the systems (cities) they have created. Man is now born, growing and dying in cities. Over a hundred thousand years of human evolution allows synthetic human beings.
ANTHROPOSYNTHETIC, just like in the cave allegory of the Platon, invites people to question and realize the realities of life while they live in the systems (cities) built by themselves.
"2020"
İNSANIN TOPRAĞINDA
Günümüz sanatçıları sadece farklı bağlamlar üzerinden yeni söylemler oluşturmak peşinde gitmiyor, aynı zamanda farklı malzemeler de kullanarak, konuyu derinleştirip, katmanlaştırıyor. İşte bu çeşitlilik ekseninde söylemek istediklerini farklı göndermelerle çoğaltan bir sanatçı Burak Kutlay. Ahşap üzerine akrilikle gerçekleştirdiği portrelerin üzerine epoxy kullanarak, çeşitli mimari çizimleri üst üste bindirerek imgeyi çoğaltıp, derinleştiriyor. Dolayısıyla, Kutlay’ın resimlerinde izlediğimiz yeni ‘manzara’, bir anlamda günümüz bireyinin kendini inşa ederken bir yandan da yarattığı çevre ve mimari ile ilgili… Kutlay resimlerinde, bireyin kendisi ile etrafını çeviren kent görünümlerini ve mimariyi ayırmıyor; tam tersi üst üste bindirerek gerçek anlamda insan-çevre ilişkisinin çok katmanlılığına işaret ediyor. Ne portreyi tek başına alıp yüceltiyor, ne de mimariyi bireyden soyutlayarak nefessiz bırakıyor. Resimlerin bir çok mimari çizim ve kolajı da barındırıyor olması işte bu içiçeliği derinleştiriyor; birey, çevre ilişkisi üzerine yeniden düşünmeye çağırıyor.
Esra Aliçavuşoğlu 2018
IN THE LAND of HUMAN
Today's artists not only seek to create new discourses in different contexts, but also use different materials to deepen and layer the subject. Burak Kutlay, an artist who replicates what he wants to say in this diversity axis with different references. It reproduces and deepens the image by overlapping various architectural drawings by using epoxy on the portraits made with acrylic on wood. Therefore, the new 'landscape' that we watch in Kutlay's paintings, in a sense, is about the environment and architecture created by today's individual while on the other hand… In Kutlay's paintings, he does not distinguish between the city views and the architecture that surround the individual and himself. by pointing to the opposite, it truly points to the multi-layeredness of the human-environment relationship. Neither takes the portrait alone and glorifies it nor leaves the architecture breathless by isolating it from the individual. The fact that the paintings contain many architectural drawings and collages deepens this intimacy; the individual urges to rethink the environmental relationship.
Esra Aliçavuşoğlu 2018
GÜMÜŞ HAZ
Burak Kutlay’a göre; Kapitalist sistemde dünya bir tüketim aracına dönüşmüştür. Bu o kadar büyük bir tehlikedir ki maddi ve kişisel çıkarlar uğruna doğa hiçe sayılır, kişisel talepler doğrultusunda dünyanın kaynakları tüketilir, hayvanlar katledilir, insanlar öldürülür. Bu öyle bir sistemdir ki, bu sistemin yanlış ve tehlikeli olduğunu düşünen bireyler susturulur, başka bireylerin farketmesi engellenmeye çalışılır. Tüm bu olanlara rağmen hala devam etmekte olan bu sistemin içinde yer alan bireylerin ulaşmak istediği yapay zevkler veya hazlar uğruna parlayan çelikten ve betondan yapılar inşa edilir, ekonomik sebeplerden dolayı iflas eder ve yıkılır sonra tekrar inşa edilir... bu aslında bir yıkım sürecidir. yaşadığımız bu akıl almaz sınırları olan evrenimizin içinde yer alan ve hala bir eşinin keşfedilmediği dünya gezegenini bu hazza duyulan bağlılık yüzünden bir daha geri döndürülemez sona hazırlıyoruz. Avusturya’lı gazeteci yazar Ernst Fischer’ın da dediği gibi çürüyen bir toplumda sanat eğer dürüst ise, çürümeyi yansıtmalıdır. Eğer sosyal işlevi sayesinde inancı kırmak istiyorsa sanat, dünyanın değiştirilebilir olduğunu göstermek zorundadır ve değişime yardım etmelidir. Fischer’ın bu sözünden etkilenen ressam, yaşadığı ve anlamaya çalıştığı bu sistemin içindeki sahneleri fotoğraflardan yararlanarak çalışmalarına tual üzerine yağlıboya kullanarak yansıtmaktadır.
"2014"
SILVER PLEASURE
According to Burak Kutlay; In the capitalist system, the world has turned into a consumption tool. This is such a great danger that for the sake of material and personal interests, nature is ignored, resources of the world are consumed, animals are slaughtered and people are killed in line with personal demands. This is such a system that individuals who think that this system is wrong and dangerous are silenced and other individuals are tried to be prevented from noticing. Despite all these things In this system, which is still in progress, individuals construct steel and concrete structures that shine for the sake of artificial pleasures or pleasures that they want to achieve, bankrupt for the economic reasons and are destroyed and then rebuilt ... This is actually a demolition process. We are preparing humans end on planet Earth, which is located in unbelievable cosmos boundaries, where we live, because of the commitment to this pleasure. As Austrian journalist, writer an critic Ernst Fischer said, “In a decaying society, art, if it is truthful, must also reflect decay. And unless it wants to break faith with its social function, art must show the world as changeable. And help to change it.”
The painter, who was influenced by this word of Fischer, reflects the scenes in this system, where he lives and tries to understand, by using oil on canvas with using digital edits of photographs.
"2014"